Başkan Seçer, ‘Tarımda Girdi Sorunları ve Çıkış Yolu’ konulu ‘Üretmezsek Tükeniriz’ konferansına katıldı. Tarım sektöründe son 20 yılı ele alarak değerlendirmelerde bulunan Başkan Seçer, “Avrupa Birliği’yle müzakere süreci akamete uğrayınca tarım denizde bir başına kalmış kaptansız, tayfasız bir gemi gibi rüzgarın esintisine göre sürüklenmeye başladı. Şimdi geldiğimiz noktada umut ediyorum karaya oturmayız” dedi.
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer ve Mersinden Kadın Kooperatifi Başkanı Meral Seçer, Mersin Büyükşehir Belediyesi, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, Akdeniz İhracatçı Birlikleri, Akdeniz Ziraat Odası ve TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Mersin Şubesi iş birliğiyle düzenlenen ‘Tarımda Girdi Sorunları ve Çıkış Yolu’ konulu “Üretmezsek Tükeniriz” konferansına katıldı. Başkan Seçer, tarımın ekonomik değil, sosyal bir sektör olduğunu vurguladı ve günü kurtarmak için tarım ve hayvancılık projeleri yapmadıklarını ifade etti. Büyükşehir Belediyesi olarak hayata geçirdikleri ve geçirecekleri tarımsal projeleri anlatan Başkan Seçer, “Son 3 yılda toplam 75 milyon lira çiftçiye biz direkt destek vermişiz. Üretmezsek tükeniriz, kaybederiz. Üretmek zorundayız. Her alanda çalışmak zorundayız” dedi.
Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen konferansa; Başkan Seçer ve Meral Seçer’in yanı sıra CHP Mersin Milletvekilleri Cengiz Gökçel ve Alpay Antmen, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, Ulusal Turunçgil Konseyi Başkanı Kemal Kaçmaz, Ziraat Mühendisleri Odası Mersin Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Murat Okşar, Mersin Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (MESİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Engin, Mersin Ziraat Odası Başkanı Musa Yılmaz, Gıda Mühendisleri Odası Mersin Şube Başkanı Yusuf Değirmenci, Mersin Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Mehmet Akdoğan, Mersin Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Nuri Demirbaş, Mersin Arıcılar Birliği Başkanı Adem Kurt, CHP Mersin İl Başkanı Adil Aktay, Mersin Büyükşehir Belediyesi ve MESKİ bürokratları ile daire başkanları, Meclis üyeleri, muhtarlar, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, siyasi parti temsilcileri ve çok sayıda üretici katıldı.
“Tarım, denizde bir başına kalmış kaptansız bir gemi gibi. Umut ediyorum karaya oturmayız”
Başkan Seçer, konferansın Türkiye tarımına sektörde iç içe olan insanların gözünden bakarak ışık tutmak için düzenlendiğini belirterek, gerek iş, gerekse siyasal hayatında her zaman tarımın içinde olduğunu vurguladı. Tarım sektöründe son 20 yılı ele alarak bazı değerlendirmelerde bulunan Başkan Seçer, şöyle devam etti:
“Son 20 yıl içerisinde aslında Avrupa Birliği müzakere süreciyle beraber tarıma yönelik çok iyi bir gidiş gözlemlenmeye başlanmıştı. Avrupa Birliği için açılan 35 faslın 3’ü tarımla ilgiliydi. Çünkü Avrupa gıdanın, üretimin, çevrenin korunmasının ya da dünyada en büyük silahın aslında o konvansiyonel ya da nükleer silahlar olmadığını gıda olduğunu bizden daha iyi görüyor. Şimdi de görüyoruz. Hem pandemide gördük hem şimdi yaşanan çatışmalarda bunu görüyoruz. Üç başlıktan biri tarım ve kırsal kalkınma, biri hayvan sağlığı, veteriner hizmetleri, biri de su ürünleriydi. Türkiye tarımı adına çok önemli yasalar çıktı. Uygulamada sıkıntılar vardı bir müddet. O zaman hükümet işi ciddiye almaya başladı. İyi de giden işler oldu ama lakin her konuda olduğu gibi Türkiye bu konuda istikrarsız kaldı. Belli bir süre sonra Avrupa Birliği’yle müzakere süreci akamete uğrayınca tarım denizde bir başına kalmış kaptansız, tayfasız bir gemi gibi rüzgarın esintisine göre sürüklenmeye başladı. Şimdi geldiğimiz noktada umut ediyorum karaya oturmayız.”
“Tarımınızı desteklemiyorsanız, tarım denen arabanın yol alması mümkün değildir”
Başkan Seçer, ülkelerin, hükümetlerin tarımını desteklemesi gerektiğinin altını çizerek, “Çünkü ülke olarak, hükümet olarak tarımınızı desteklemiyorsanız tarım denen arabanın yol alması mümkün değildir. Dünyanın neresine giderseniz gidin 1 kilo buğday üretmek için harcayacağınız enerji, gübre, tohum maliyeti, ilaç, yazın alt alta toplayın maliyetinizi onu dolara çevirin, uluslararası dönem para birimi. O üretimin 1 kilogram buğdayın dünya piyasalarındaki değerine bakın. Her zaman maliyetleriniz gelirinizin üstünde olur. Bu böyledir. Onun için hükümetler tarımı desteklemek zorundadır” dedi. Tarıma destek verilmesini bir örnekle açıklayan Seçer, şunları söyledi:
“Zengin kardeş, fakir kardeş meselesi gibi. Biz 4 kardeş olalım. Birimizin adı tarım, birimizin adı sanayi, birimizin adı inşaat, birimizin hizmet olsun. Hani ailelerde vardır ya bir kardeş küçük bir esnaftır, diğeri bir yerde çalışan maaşlıdır, bir diğeri okumuştur, doktor olmuştur. Bir diğeri iyi bir işadamı olmuştur. O kardeşimize bakarız, ev alır yardımcı oluruz. Çocuğu okula gider yardımcı oluruz. Tamamen destek olayı budur. Hizmet, inşaat, sanayi sektörü üretir, bilişim sektörü çalışır, vergi öder. O vergiden de tarım kardeşimizin ölmemesi için aktarılır. Tarım öldüğü takdirde yaşam biter zaten. Ne yiyeceğiz, ne içeceğiz? Tamamen budur.”
Bir dönem Bakanlığın çıkardığı kitapçığın önsözünde “tarım ekonomik bir sektördür” yazdığını anımsatan Başkan Seçer, “Tarım, ekonomik bir sektör olamaz. Tarım, sosyal bir sektördür. ‘Hesap, kitap yaptık, yurt dışından ithal edersek daha ucuza ithal ederiz, destek yapmayalım, üretim yapmayalım.’ İşte savaş çıktı, Rusya kapıyı kapattı, ayçiçeği gelmedi. Hani ekonomik sektördü? Üstüne üstlük üretimi durdurdu. Bir sürü insan Büyükşehir’in kapısına dayandı ‘bana iş ver Başkanım’ diye. Gelişmiş ülkelerde bu oran çok daha düşüktür. Onlar işi farklı halletmiş. Amerika, Avrupa Birliği’nde her dört kişiden biri istihdamda tarımdadır. Bu bir realitedir, gerçektir. Onu düşürdüğünüz anda ikame bir sektör yaratamıyorsanız, yeni fabrikalar açamıyorsanız o insanları oraya istihdam ettiremiyorsanız, sokağa attırıyorsanız işte sosyal sorunlar başlar. İşte onun için tarım sosyal bir meseledir” diye konuştu.
“Tarım politikalarında bir istikrar yoktur, bir denge oturmamıştır”
Başkan Seçer, Tarım Kanunu’na göre Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde 1’inin tarıma ayrılması gerektiğini belirterek, şunları söyledi:
“Ben baktım rakamlara kanun yürürlüğe girdiğinden bu yana kadar ne verilmiştir? Tamı tamına 277 milyar lira. Hükümetin o günden bugüne biriken çiftçiye borcu var. Kanun gereği böyle. Kendilerine sorduğunuz zaman bunu da parlamentoda tartışıyorlardı sayın milletvekillerimiz. Efendim diyorlar; ‘dolaylı destek veririz, ona sayıyoruz’. ‘Ziraat Bankası’nda faiz desteği veriyoruz ya da farklı alanlarda farklı destekler veriyoruz. Onu öyle sayıyoruz.’ Şimdi her şeye para buluyoruz da birçok alanda destek yapıyoruz da milyar milyar dolarları Hazine’yi borç altına sokup 30 yılımızı ipotek altına aldırabiliyoruz da yaptığımız köprülerle övünebiliyoruz da tarımı yaşatmak için vereceğimiz paranın hesabını böyle cimri tüccar gibi yapmamamız lazım. Vermemiz lazım, vermemiz. İnsanların hiç olmazsa medeni bir yaşam sürdürecek kazancını topraktan ya da hayvancılıktan kazanıyor olması lazım. Türkiye’deki tablo budur. Bir istikrar yoktur tarım politikalarında, bir denge oturmamıştır. Herkes bir şeyler yapmıştır. Ben hükümetin kötü niyetli olduğunu söylemiyorum ama yanlış politikalar uygulanmıştır. Sürdürülebilir politikalar uygulanmamıştır, akamete uğramıştır. O olmuştur, bu olmuştur ama 20 yıl içerisinde Türkiye tarımı bu noktadaysa bunun bir sebebi vardır. Bana göre de sebebi budur.”
“Mersin tarımına katkı sunmaya çalışıyoruz”
Başkan Seçer, günü kurtarmak için tarım ve hayvancılık projeleri yapmadıklarını, bazı yerel yönetimlerin yasak savmak için yaptığı projelerde meydana gelen aksaklıklardan ders çıkararak doğru adımlar attıklarını vurgulayarak, “Biz, bunlardan ders çıkararak ve iyi uygulamaları da örnek olarak Mersin tarımına katkı sunmaya çalışıyoruz. 100 anket yapın, 1. sırada ‘Mersin tarım kentidir’ diyor vatandaş. Ama tabi gelirlere baktığınız zaman durum farklı. Mersin’de başta ticaret olmak üzere sanayi ve hizmet sektörü gelirleri tarımsal gelirimizin üstünde ama nüfusun büyük bir yoğunluğu tarımda çalışıyor. Bırakın Türkiye’yi dünyanın birçok yerinde ender bulacağınız kalitede araziler, topraklar ve mikro klima iklim. Yani bu bölgede yetişen ürünler dünyanın sayılı yerlerinde ancak yetişir. Avokado her yerde yetişmiyor, Silifke’nin çileği, Anamur’un muzu, Tarsus’un üzümü, Mut’un kayısısı her yerde yetişmiyor. Böyle çok özel ürünlerimiz var. Demek ki ‘Mersin tarım kenti’ dendiği zaman yanlış bir şey değil. Bizim 2020 rakamları net olarak çıkmış, kentimizin 17 milyar lira civarında bizim bir tarımsal geliri var. 2021 net rakamlar gelmedi ama belli ki 20 milyar liranın üzerinde Mersin’in tarımsal hasılası var. Bu da fena bir rakam değildir tarımsal üretimde. Tarımsal üretim tartıda ağırdır, pahada hafiftir. Bir gemi yük tarımsal ürün gönderirsiniz, 2 milyon lira değerindedir. Bir konteyner size çip gönderirler, elektronik eşya gönderirler, o da 2 milyon dolar değerindedir. Tarım böyle bir şeydir” dedi.
“3 yılda çiftçiye toplam 75 milyon lira destek verdik”
Başkan Seçer, Büyükşehir Belediyesi olarak birçok alanda tarımsal desteklerde bulunduklarını belirterek, Balandız’ın sarı buğdayı ve Gülnar’ın nohutu gibi yerel tohumların yeniden canlandırılması için yaptıkları çalışmalardan farklı meyve-sebze üretimlerine, fide fidan desteklerinden ekipman desteğine kadar birçok projeyi bölgelerin üretim özelliklerine göre hayata geçirdiklerini söyledi. Bazı dağıtım desteklerini üretici katkılı aldıklarını belirten Seçer, “Lavanta, kantaron, nergis soğanı, avokado, badem, ceviz fidanı. Bunlar bölgeye kazandırdığımız birçoğu yeni ürünler. Avokado bugüne kadar bu bölgede ekilmiyordu. Bilinen bir şey değil. Bunların da kazancı yüksek çeşitler olduğunu bildiğimiz için yapıyoruz. Ama klasik zeytin fidanından incir fidanına kadar da dağıtımımız oluyor. Örneğin bu yıl uygulamaya koyduğumuz pasiflora fidesi, bu da çok yeni, çarkıfelek diyorlar. Bunlar çok lüks yiyecekler de değil ama tabi bizim için pazar değeri de önemli. Yani harcıalem üretim de yapacağız ama İstanbul’a, Ankara’ya ya da yurt dışına lüks manavlara lüks üretimler de yapacağız” dedi.
Gübre çeşitlerinde son 1 yılda yüzde 200-300’lere varan oranda artışlar yaşandığını, çiftçinin bu nedenle zor durumda olduğunu belirten Başkan Seçer, sebze ve tahılda yüzde 300, narenciyede yüzde 500 maliyet artışı olduğunu söyledi. Seçer, “Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da organik gübreden mikrobiyal gübreye kadar birçok konuda üreticilerimize destek olmak istiyoruz. Son 3 yılda direkt destek olarak, örneğin geçtiğimiz yıl 42 milyon 500 bin lira bütçe var ama bunun 32 milyonunu direkt biz çiftçiye destek vermişiz. Son 3 yılda toplam 75 milyon lira çiftçiye biz direkt destek vermişiz. Fide, fidan, hayvancılık desteği. 18 milyon 2019 yılı, 25 milyon 2020 yılı ve 32 milyon 2021 yılında direkt destek vermişiz” diye konuştu. Seçer, hayvancılık alanında yaptıkları destekleri de tek tek anlattı.
“Üretmezsek tükeniriz, kaybederiz”
Başkan Seçer, çalışarak, üreterek ülke olarak daha iyi noktalara gelineceğine inandığını ifade ederek, “Üretmezsek tükeniriz, kaybederiz. Üretmek zorundayız. Her alanda çalışmak zorundayız. Ülkem insanına inanıyorum. Ülkem insanını seviyorum. Çalışkan, azimli, kararlı insanlarız. Dönemsel sıkıntıları hep beraber aşarız. Önemli olan birliğimizin, beraberliğimizin daim olması, içimize nifak sokanlara meydan bırakılmaması” dedi. Siyasette yaşanan gerilimlerin toplumu olumsuz etkilediğine değinen Seçer, “Umut ediyorum Türkiye bugünden daha iyi noktalara gelecek. Bunu da hep beraber yapacağız” diye konuştu.
“Deneyimli çiftçilerimiz, toprağımız, her şeyimiz var ama ne yazık ki üretemiyoruz”
MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, tarımda plansızlık, ulusal tarım politikalarından uzaklaşmak, saha ile diyaloğun yeterli olmaması gibi birçok nedenle sektördeki sıkıntıların arttığını belirterek, şunları söyledi:
“Tarımda bir kargaşa ortamına doğru gidiyoruz gibime geliyor. Dalında çok deneyimli çiftçilerimiz, arazimiz, toprağımız, her şeyimiz var ama ne yazık ki üretemiyoruz, üretmeyi durdurduk. Türkiye bundan 15, 20 yıl öncesine kadar ayçiçeği üretiminde dünyanın önde gelen ülkelerinden biriydi. Bakliyatta, buğday, arpa, nohut. Türkiye dünyanın en kaliteli mercimeğini üreten bir ülkeydi. Türkiye’de artık bunların üretilmediğini, çiftçinin üretmekten uzaklaştığını gördük. Türkiye’nin sadece tarımda değil, her alanda sanayide, teknolojide, turizmde planlama yapması gerekir. Bu planlamaların süreçlerinde yerel dinamiklerin içinde olması gerekmektedir. Yerel dinamiklerin içinde olmadığı hiçbir süreç, hiçbir karar pozitif olmuyor ne yazık ki. Bunu belirgin bir şekilde görüyoruz. Türkiye’nin üzerinde durması gereken en önemli konu yerel dinamiklerin, yerel akademisyenlerin, yerel bilginin değerlendirilmesidir. Bu konferansı biz diye düzenledik? Tarımın önemi kat be kat arttı. Türkiye’de de bu söyleniyor. Bunu daha iyi ortaya koymak, sorunların çözüm yolları nedir burada bunları tartışmak, planlama yapamayan yetkililerin belki buradan bir şeyler öğrenip dersler alıp planlamalarını yapabilmesini sağlamak için bu konferansı düzenledik.”
“Pandemi ile birlikte aslında Türkiye için yeni bir tarım düzeni kurulmaya başlandı”
Konuşmaların ardından, program moderatörü ve Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım, Tekfen Holding Başkan Yardımcısı ve Tarımsal Sanayi Grubu Toros Tarım Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Göral, TÜSEDAD Yönetim Kurulu Başkanı Sencer Solakoğlu ile Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi ve TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Mersin Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Okan Özkaya, katılımcılarla bilgilerini paylaştı.
Programın moderatörü, tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, 2019’da da böyle bir etkinlikte bir araya geldiklerini ve o günden bugüne çok önemli gelişmeler olduğunu aktararak, “Pandemi ile birlikte aslında Türkiye için dünya için yeni bir dönem başladı, yeni bir tarım düzeni kurulmaya başlandı. Artık özellikle Türkiye’de çok unutulan kendine yeterlik konusu yeniden gündemimize geldi. Bütün dünyada korumacılık daha fazla artmaya başladı. Birçok kısıtlamalar hayatımıza girdi bu bölgede. Mersin’de de mesela limonda bir ihracat yasağı uygulandı, o kadar yanlış uygulandı ki bu sene onun sıkıntılarını yaşadık. Tüketim alışkanlıklarımız çok fazla değişti. Artık üretmek tek başına yetmemeye başladı çünkü ürettiğimiz ürünü taşımamız, lojistik maliyetleri o kadar çok arttı ki ithalat her geçen gün daha pahalı hale geldi” dedi. Dünyada yaşanan sıkıntıların, Ukrayna-Rusya savaşının ülkemizi etkilediğini ifade eden Yıldırım, “Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü çok yakın bir zamanda bir rapor yayınladı ve dedi ki; dünyada gıda fiyatları yüzde 8-20 oranında artabilir. Bundan en çok da yoksul insanlar olumsuz etkilenecek” diye konuştu. Konferansta soru-cevap bölümünün ardından plaket takdimi yapıldı.